Ekşi Höyük
Ekşi Höyük, Denizli İli Çal İlçesi’nde yer alan Dayılar mahallesinin yaklaşık 1 km. doğusunda ve deniz seviyesinden 812 m yüksekliğe sahip bir tepe üstü yerleşimidir. Denizli Müze Müdürlüğü Başkanlığında yapılan kazı çalışmaları 2021 yılı itibari ile Ege Üniversitesinde Doç. Dr. Fulya Dedeoğlu KONAKÇI tarafından yürütülecektir. Günümüzden 8700 yıl öncesine tarihlenen tabakalara sahip olan yerleşim, Batı Anadolu’nun en eski yerleşimlerinden biri olmasının yanı sıra bölgenin tek Neolitik Dönem kazısı olma özelliğine sahiptir.
İskân Süreci ve Tabakalanma
Ekşi Höyük’te jeo-arkeoloji araştırmaları kapsamında gerçekleştirilen sondaj delgi çalışmalarında yaklaşık 2 metrelik bir kültür dolgusunun varlığı anlaşılmıştır. 2015-2019 yılı kazı çalışmaları sonucunda 7 yapı katı tespit edilmiş olan yerleşimin henüz kurulum tabakasına ait verilere ulaşılamamıştır. Bugüne kadar gerçekleştirilen kazılar, yerleşimdeki iskanın MÖ 7. binyılın ilk çeyreğinde başladığını, MÖ 6. binyılın ortalarına kadar büyük oranda süreklilik göstererek devam ettiğini ortaya koymuştur. Her ne kadar yerleşimde seramik verilerine göre MÖ 5.binyılın başına ait olabilecek sürece ilişkin de bir iskânın var olduğuna ilişkin kanıt sunsa da, yoğun tarımsal faaliyetlerin tahribatı nedeniyle, söz konusu süreç şimdilik tanımlı bir arkeolojik bağlam içinde belirlenememiştir. Bu sürecin ardından yerleşim, MS. 10-11.yy’da mezarlık alanı olarak kullanılana dek terk edilmiştir.
Yerleşimin MÖ 6200-6400 yıllarına tarihlenen apsisli yapılar, MÖ 6700 yıllarına tarihlenen üzeri motifli kırmızı kireç tabanlı yapı gibi daha önce örneği görülmemiş birçok mimari yapının ortaya çıkarıldığı kazılarda yine özgün birçok buluntuya da rastlanmıştır. Bunlar arasında sapan taneleri, ağırşaklar ve tüm kaplar, nitelikli çanak çömlek parçaları, kemik aletler, sürtme taş endüstrisine ait çok sayıda örnek, kemik aletler ve litik buluntular yer almaktadır. Denizli’nin ilk çiftçi toplulukları olarak tanımlayabileceğimiz Ekşi Höyük’te arkeozoolojik incelemelerde hayvan kemikleri içindeki büyük yoğunluğu koyun ve keçiler gibi orta boy memelilerin oluşturduğu anlaşılmıştır.
Yukarı Menderes Havzası’nda gerçekleştirilen yüzey araştırmaları, havzanın Neolitik Çağdan (günümüzden 8200 yıl öncesi) itibaren yoğun bir biçimde yerleşildiğini ortaya koymasına rağmen, bugüne kadar Denizli ya da komşu bölgeler olan Uşak ve Afyon’da bu sürece ait herhangi bir kazı çalışması gerçekleştirilmemiştir. Bu durum Batı Anadolu’da Neolitik sürecin yalnızca Göller Yöresi, Orta Anadolu ve son yıllarda kıyı kesimde gerçekleştirilen sınırlı sayıdaki kazıdan bilinmesine neden olmuştur. Bu bağlamda Neolitik ve Kalkolitik Çağda iskân edilmiş olan Ekşi Höyük yalnızca bölge için değil Batı Anadolu’nun tamamı için son derece önemli sonuçlar ortaya koymaya başlamıştır. Özellikle, Ekşi Höyük kazı çalışmalarında bulunan Orta Anadolu ile ilişkilendirilebilecek keramikler, yerleşimdeki iskânın Neolitik Çağdan Erken Kalkolitik Çağa geçiş döneminde de devam ettiğini göstermiştir ki bu süreç bugüne kadar Batı Anadolu’daki herhangi bir yerleşimde saptanamamıştır.
Aynı zamanda yerleşimdeki kazılar, Yukarı Menderes Havzasında avcı toplayıcılıktan yerleşik yaşama geçiş sürecinin aydınlatılmasına ve bölgedeki ilk çiftçi toplulukların yaşam biçimine ilişkin bilgi edinilmesine büyük katkı sağlamaya başlamıştır. Aynı zamanda başta Denizli olmak üzere Afyon, Uşak, Aydın gibi illerin hiçbirinde Neolitik Dönem kazısının olmaması, Yakındoğu prehistoryasında Neolitik kültürlerin Yunanistan ve Balkanlar’a aktarımında iç Batı Anadolu’nun rolünü belirsiz kılmaktadır. Bu bağlamda, Ekşi Höyük Kazıları Güneybatı Anadolu Neolitik kültürün Batıya doğru aktarımında ne gibi benzerlikler ve değişimler yaşanmış olabileceğini açıklamaya başlamıştır.
Ekşi Höyükte gerçekleştirilen kazı çalışmaları sonucunda yerleşimin ağırlıklı olarak Neolitik ve Kalkolitik dönemde iskân edildiği Selçuklu Döneminde ise mezarlık alanı olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.
Yerleşimde en iyi temsil edilen günümüzden 8200-8000 yıllarına tarihlenen yerleşim katına ait arkeolojik bulgulara, ait şimdilik iki bölümden oluşan büyük bir yapı ve bu yapıya bitişik olarak yapılmış bir ocak ve tabanlar tespit edilmiştir. Bu tabakada açığa çıkartılan apsisli yapı, bir ön sundurma ve arka oda olmak üzere 2 bölümden oluşmaktadır. Yapının arka bölümü son derece güçlü taş temellere sahip, kerpiç bloklar kullanılarak inşa edilmiş kapalı bir yapı bölümü iken, ön kesim ahşap dikme ve hatıllar ile ince dallardan örülmüş bir ön avlu niteliğindedir. Yapının yaklaşık boyutları 3.80 x 180 metredir. Mekânı çevreleyen taş temelin kalınlığı 1 metreye kadar ulaşmaktadır. Gerek mekân içi gerekse ön avludan gelen buluntular, yapının işlevine dair bazı çıkarımlar yapılmasını mümkün kılar. Mekanın içerisinde ve ön avlusunda taş bir idol, çok sayıda sapantaşı, bitirilmiş ve bitirilmemiş ağırşaklar ve tüm kaplar, nitelikli çanak çömlek parçaları, kemik aletler, ezgi taşı parçaları, bir spatül parçası, obsidyen ve çakmaktaşı dilgi ve yongalar bulunmuştur. Bu buluntuların bir kısmı mekân içindeki taban üstü dolgu içerisinden gelirken bir kısmı taban üzerinde in sutu durumda tespit edilmiştir. Özellikle mekânın batıdaki duvar kesiminin önünde ve taban üzerinde bulunan çakmaktaşı yonga topluluğu, kil topanlar ve henüz üretim aşamasındaki buluntular ve bitirilmemiş nesneler, bu yapının bir işlik alanı olarak değerlendirebileceğini gösterir niteliktedir.
Ekşi Höyük’te yürütülen kazı çalışmaları daha şimdiden Batı Anadolu arkeolojisi açısından son derece önemli arkeolojik verileri ortaya koymaya başlamıştır. Ekşi Höyük’te tespit edilen arkeolojik buluntular (kemikler, deniz kabukları, çakmaktaşı ve obsidyen aletler, sapan taneleri, olta ucu) yerleşimin geçim ekonomisinde hayvancılık, balıkçılık, avcılık ve tarımsal faaliyetlerinin söz konusu olduğunu ortaya koymuştur. Yine Canhasan yerleşiminden tanıdığımız çanak çömleklerin yanı sıra Batı Anadolu’da kaynağı olmayan obsidyen aletlerin Ekşi Höyük’te bulunmuş olması yerleşimin Neolitik Dönem ticaret ağından yararlandığını ortaya koymaktadır. Ekşi Höyükte elde edilen bu ön sonuçların kapsamının ve niteliğinin devam edecek kazı çalışmalarıyla genişletilmesi hedeflenmektedir.
Yerleşimde en sağlam durumda mimari unsurlar Geç Neolitik tabakada ele geçirilmiştir. Birkaç evresi olduğu anlaşılan tabakada yuvarlak planı olan bir yapıya ait duvarlar ve taban, taş temeli olan bir yapının iki duvarı, yanık bir alan ve bir ocak açığa çıkartılmıştır. Yerleşimde bulunan yuvarlak planlı yapının temelinde bir bölümü 50×50 cm boyutlarına ulaşan temel taşları kullanılmıştır. Temel taşlarının üzerine kerpiç duvar yapılmıştır. Yapının girişinde ahşap bir sundurma vardır. Söz konusu sundurma yanmış ve yapının girişinde izleri bulunmuştur. Söz konusu mekân içerisinde çok sayıda insitu durumda buluntu ele geçmiştir.